ASKON ANKARA DERGİSİ RÖPORTAJI

Askon Ankara: Girişimcilik nedir, ne anlama gelmektedir?

Doç.Dr. Osman Şimşek; Girişimcilik modern dünya tarihi içinde 19. Yüzyılda  modern batı sistemi içinde sistemleşmiş bir kavram olarak belirtilir. Girişimcilik, toplumda insanların nelere ihtiyaç duyduğu belirlenip, bu ihtiyaçların giderilmesine yönelik yatırım yapan ve  bu yatırımlarla toplumun refahını sağlama işleminin adı olarak belirtilebilinir. Bu noktada girişimciler, toplumdaki bu eksikliği giderme adına  “yeni ve heyecanlı bir şey “oluşturma adına, öncelikle önlerindeki engelleri kaldırma, bu konuda risk alan, yeni özgün bileşenleri ortaya koyan, yeni iş, yeni yerler tanıma, yeni ürünleri oluşturma konusunda merak duygusu yüksek, “başarı”yı hedef alan kişilerdir.

Askon Ankara: Girişimcilik bu bağlamda sadece modern Batı sistemine göre mi açıklanabilir?

Doç.Dr. Osman Şimşek: Elbette ki sadece 19.yüzyıldaki modern Batı sistemine göre girişim, girişimcilik konusu ele alınamaz. Batı medeniyeti 19. Yüzyılda modern sistemini oluşturdu. Oysa İslam medeniyetinin içinde “girişim” ve  “girişimcilik” temel bir konudur. İslam medeniyeti 7. Yüzyıldan 19. Yüzyıla kadar dünya siyasetinde aktif ,etken yön verici bir mahiyet sahiptir. Bu noktada bir “sistemi” ve  kurucu “sistem anlayışı” bulunmaktadır. Bunun en bariz örneğini Türkistan’dan Ahmet Yesevi ile Asya kıtasından, Macaristan’ da “Gül Baba” ile Avrupa kıtasına ve Barbaros Hayrettin Paşa ile Cezayir Afrika kıtasını içine alan “Aktif bir Üçgen”  oluşturduğunu düşünürsek bu üç kıtada apayrı insan tipleri, üretim sistemleri, etnik yapılara İslam’ın Tevhidi Düşüncesine dayalı hukuk anlayışı, siyaset anlayışı, eğitim anlayışı ile bu birliği sağlamıştır. Bu birliği sağlamada bir diğer etken ise üretim ve tüketim ilişkilerini “tevhidi birlik/bütüncüllük “şuuruyla düzenleyen girişimci, sanayici tipini de aktif olarak bünyesinde bulundurur  İslam medeniyetinin Tevhidi Düşüncesi. Bu yönüyle İslam medeniyetinde girişimcilik temel bir içtimai/sosyolojik bir konumu vardır.

Bu noktada Peygamber Efendimiz(SAV), bizzat kendisi pagan Mekke sistemini devirmede “risk alan”, “yeni yerleri ,yeni kültürleri “tanıma bağlamında, “yeni değişimci düşünceler” üretmesi birikimini oluşması adına küçüklüğünden itibaren Şam, Busra, Yemen gibi yerlere ticari işler  adına, kervan yolculuğu ile “girişimcilik” dönüşüm eğitimini kendi hayatında yaşadığı görülür. Bu noktada bir Hadis-i Şerif te ; Rızkın onda dokuzu ticarettedir” buyuruğuyla, Efendimizi (SAV) ticaret ve sanayiyi dolasıyla da girişimciliği öne çıkaran bir İslam Medeniyet anlayışının insan tipine işaret ederek, tarımdan daha çok (%10), üretim,sanayi, girişimciliğine (%90) ile yönlendiricilik görülür. Bu yönüyle İslam medeniyetinde Girişimcilik, 19.yüzyılda Batı Avrupa’da gelişen girişimcilikten çok daha eski, köklü ve derinlikli bir muhtevaya sahip olduğu açıkça söylenebilir.

Askon Ankara: Bu noktada Girişimcilik konusunu kendi medeniyetimiz ve kültür coğrafyamız merkezli olarak değerlendirilişini biraz daha açabilirmisiniz?

Doç.Dr. Osman Şimşek: Pek tabii. Girişimcilik esasında din-toplum-ekonomi merkezli toplum inşa edici bir mahiyeti bulunmaktadır. Din-toplum-ekonomi  faaliyetini de toplum hayatı üzerinde kim gerçekleştirir. Tabii  ki insan. O halde  girişimci insan modeli  toplum sistemini, siyasal düzeni, toplumdaki ekonomik ilişkileri düzenleyen ve bütün bu yönleriyle,  girişimci insan kendi medeniyet değerlerini dünyaya “açan”, “tanıtan” ve böylece  “taşıyan” en temel stratejik eylem adamı (aktivist)dır.

İslam medeniyetinde tevhidi içtimai/sosyal düşünce, İslam medeniyetinin dünyadaki ilmi yönteminden başlayarak ,tüm ilim sahalrında, toplum hayatında genel geçer bir formülle sistem inşa eder. Bu formül ; tevhit = madde + mana birlikteliğidir. Bu formül İslam’ın her çağda, her toplumda, her coğrafya da, her topluluk üzerinde uygulanabilecek olan  “Kainat Ana Sistem” kanunu  bulunmaktadır.

Tüm Peygamberler bu çerçevede din-toplum-ekonomi ilişkileri bağlamında; 1- bir topluma gönderilmişlerdir. 2- Tevhit dinini tebliğ etmişlerdir. 3- Her bir peygamber bir meslek(ekonomi) faaliyeti üzerinde toplumda ekonomik faaliyette helal kazanç edinme adına vazife yapmışlardır.  Böylece toplumda; hem tevhidi(dini) tebliğ ederek tevhidi formülün mana boyutunu, hem de ekonomik faaliyetlerin içinde bulunarak tevhidin (madde) botunun birlikteliğini  oluşturmuşlardır. Buradan şu noktaya gelinir: İslam dini Tevhidi Düşünce(mana) üzerinden hareket eden girişimciliği(madde) merkeze alan bir konumdadır. Peygamber Efendimiz sav de tam bu tevhidi modeli hayatında tatbik ederek İslam siyasal devlet yapısını kurduğunu görmekteyiz.

Askon Ankara: İslam medeniyetinin Tevhidi düşünce üzerinden girişimciliğine Peygamber Efendimiz döneminden sonra ne gibi örnekler bulunmaktadır.

Doç.Dr. Osman Şimşek:  bu konuda dikkat çekici bir örnek Endonezya Müslüman girişimciliğidir. Günümüzde  250 milyon toplam nüfusun içinde 207 milyon Müslüman  nüfus ile Endonezya en kalabalık Müslüman ülkedir. Endonezya’yı Müslüman yapan unsur ise üç metre bezdir. Yaklaşık  8-9.yüzyıl arası süreçte Müslüman bir girişimci Endonezya’ya  gider. Endonezya o dönemde İslam’ı bilmemektedir. Sultanın bulunduğu şehrin pazarında Müslüman girişimcinin yardımcısı bir malı  yüksek fiyatla Endonezyalı alıcıya satar. Daha sonra Müslüman girişimci satış yerine geldiğinde yardımcısının yüksek fiyattan malı sattığını öğrenir. Alıcıyı buldurur. Yüksek alınan ücret iade edilir. Bu durum sultanın kulağına gider. Sultan Müslüman girişimciyi buldurur. İşin aslını öğrenir. Müslüman girişimci bu davranışın kaynağın İslam ahlakından kaynaklandığını söyleyerek, böyle davranmasa idi öte dünyada bu hak kendisinden alacağını söyleyerek girişimcilik faaliyeti davranışının ardında  tevhit dini olduğunu söyler. Sultan bundan etkilenir ve Müslüman olur. İşte bugünkü 207 milyon Müslüman nüfuslu Endonezya’nın ardında üç metre bez ve onu satan  tevhidi girişimci ahlakı yatmaktadır.

Yine Anadolu’nun İslamlaşmasında Fetih edilerek vatanlaştırılmasında da Tevhidi düşünce ekseninde faaliyet gösteren ahi-girişimciliği bulunmaktadır.

Ahmet Yesevi hazretleri alim, arif bir zat olmakla birlikte aynı zamanda ahidir. Bu yukarda bahsettiğim tevhit formülüne uyan bir insan modelidir. Alim  ve arif, mürşitlik yönüyle Tevhidi formülün mana tarafına, ahilik yönüyle de reel ekonomiye katılımı bağlamında ele alındığında Tevhit düşüncesine dayalı  öncü kurucu model insanlarımız tamamen her çağda buna uygun bir görünüm ortaya koyarlar. Türkistandan yaklaşık 6 bin km ötede Diyar-I Rum’a (Anadolu’ya )alp-eren  ahilik ve derviş eğitiminden geçmiş tevhidi bütüncül insan modeli ile Anadolu’yu vatanlaştrımıştır. Ardından Anadolu’da  ahi Şeyhi olan Edebali Hazretleri de ahilik-tasavvuf ekseninde Osmanlı Cihan Devletinin Tevhidi ölçülere göre modelini ortaya koymuştur. Ahi ve (bugünkü tabirle Prof. olan) Hacı Bayramı  Veli Hazretleri de hem sonrasında Fatih Sultan Mehmet Han ile   küresel cihan devletinin  makro ekonomisini “bölüşüm görüşüyle/teorisiyle” ortaya koymuş olduğu görülür. Bundan dolayı girişimcilik modern Batı’dan çok önceleri İslam medeniyetinde başta ahilik üzerinden ekonomi sahasından hareketle siyasal alana etki ederek  “devlet “ oluşumunda, coğrafyaya etki ederek de “vatanlaştırma” konusunda etkin olduğu söylenebilir.

Askon Ankara: Ahilik dendi, bu konuda günümüze yönelik nasıl bir yeni girişimcilik tipi oluşturmaya yönelik bir çerçeve oluşturabilir.

Doç.Dr. Osman Şimşek: Türk girişimciliği esasında ahilik geleneğinden gelen bir muhtevaya sahiptir.

Türk Girişimcilik yapısına yeni bir bakış oluşturmanın ana noktası olarak;

tevhidi sosyal düşünce temelleri üzerinden oluşan Türk girişimci zihniyetinin  ontolojisine bakmak ve oradan temellendirmek gerekmektedir.  Buna göre de Türk girişimcilik zihniyetinin tevhidi temellerini anlayabilmek içinde  Türk-İslam toplumunun;

•          Sanayi – kültür,

•          Ahlak – ticaret-girişimcilik

•          Değer  – sanayi zihniyeti ile  Ahilik  anlayışının  ontolojik dönüşümünün

arkasındaki zihniyet temellerine, multidisipliner bir anlayış ile ele almak gerekmektedir. Çünkü modernleşmeci düşünceye yönelik Türk eğitim sistemi içinde kalarak bunu görmek mümkün gözükmemektedir.

Askon Ankara: Bu noktada ahilik, kültür girişimcilik ilişlerine dikkat çektiniz. Girişimcilik salt bir ekonomik olay mıdır? Yoksa toplumların milli ve manevi kültürleriyle birlikte ele alınması gereken bir konumudur?

Doç.Dr. Osman Şimşek: Aslında girişimcilik tamamen mili ve manevi kültüre bağlı gelişen bir olgudur. Endonezya’ya giden Müslüman girişimci nasıl ki kendi kültürünü ekonomik faaliyet üzerinden oralara taşımış Endonezya Müslüman olmuş ise aynen bu durum şimdilerde de öylece devam etmektedir. Buna göre Girişimcilik toplumun kültür, ahlak ve zihniyet dünyası ile çok doğrudan ilintili olarak gelişir. Buna göre girişimcilik temelde ait olunan kültürün medeniyet anlayışına,  din kavrayışına, ahlak kabulüne, zihniyet dünyasına tavır sergiler. Sadece ekonomik kazanma dürtüsüyle hareket etmez. Bir toplumun girişimcisinin ekonomik kazanç arzu ve isteği girişimcinin sahip olduğu din anlayışı, ahlak anlayışı, zihniyet dünyasına göre şekil almaktadır.  

Askon Ankara: Bu noktada son iletmek isteğiniz mesaj ne olabilir?

Doç.Dr. Osman Şimşek: Türkiye özellikle 2007 sürecinden sonra “Yeni Türkiye” oluşumuna yönelik bir anlayışın içerisine girmiştir.  Bu noktada mevcut modernist-pozitivist paradigmadan uzaklaşan onun yerine şimdilerde yabancısı olur halde bulunduğumuz kendi medeniyet kurucu özgün sistemimiz olan Tevhidi içtimai/sosyal Düşüncenin ortaya koyduğu dünya görüşü çerçevesinde girişimciliğe ve sanayi zihniyetine yaklaşımın esas alınması gerekmektedir.

“Yeni Türkiye” yapılandırılmasının daha çok materyalist-pozitivist  modern Batı düşüncesi temellerine göre “mana”landırılmaya çalışıldığı Türk toplumunun, bu düşünce sistemine şüphe ile yaklaşan bir tutum içinde bulunması gereklilik taşımaktadır. Bu şüpheciliğin anlaşılması ve yaygınlaştırılmasından sonrasında ise ancak İslam ahlak ve medeniyet değerleri üzerinden özgün milli ve manevi bütünselci/tevhidi  düşüncenin öngördüğüne göre  sanayi/sanayicilik, KOBİ girişim ve girişimcilik anlayışına ve bunlara yol açan “kurumsallaşmalar”ın gelişmesi  gerekli görülmektedir. Mevcut modernist-pozitivist girişimcilik modelini itiraz etmeden, onu kabullenmenin ardından ”Yeni Türkiye” iddiasını taşımak, anlamlı gözükmemekte, kolaycılığa akçam anlamına gelmektedir. Bir başka ifade ile geleneksel değerlere sahip olduğunu düşünen Kobiler, Kobi girişimcileri ve temsil kurumları, bu konuda yen Türkiye inşasında gerekli sorumluluğu göstermemekte oldukları anlamına açık olarak gelmektedir. Başta girişimcilik olmak üzere “Yeni Türkiye”  yapılanması üzerinden çabalar ortaya koyan kurumların söz konusu farklılığı bilerek pozisyon almaları önemli bir görev ve sorumluluk taşıma anlamına gelmektedir. Çünkü iki yüz yıllık batılılaşma/Batılılaştırma sürecinden çıkabilmek için, yüzde elliler civarında bir genel anlayış üzerine ittifak etmiş toplumun önünde yol açıcı iki ana temel unsur bulunmaktadır. Bunlardan ilki Kur’an-sünnet çizgisinde ahilik zihniyet uygulamasından esinlenen bütüncül(din-ekonomi birlikteliğine dayalı)  özgün Kobi girişimcilik yapılanması(buna göre düzenlenmeli)dir. Ancak Türk milli sanayisinin ve girişimciliğinin başarısını,  bu özgün/tevhidi bakış açısıyla değerlendirmek gereği de bulunmaktadır. Bu girişimcilik ve sanayi metodunu  Türk girişimciliğinin ontolojisinin ana konusunu oluşturmaktadır.

Modern liberal kapitalist iktisat ve toplum anlayışına göre biçimlendirilmiş Türkiye’nin sanayi anlayışı ve girişimcilik zihniyetini, İslam’ın TEVHİDİ sosyal düşünce anlayışına göre şekillenmiş ekonomik ve toplum görüşü bağlamında sanayi anlayışı ve girişimcilik zihniyetini yeniden öze/tevhit akidesine uygun ihya mantığından hareketle ama çağa göre özgün yorumla ele alan bir yeni görünüm sunumu Türk girişimciliğinin gelişiminin ana konusunu oluşturmaktadır.

İkinci gelişme alanı olarak Tevhidi düşünce temelli düşünce “ anlayışının  başta akademik düşünce yapısında şekillendirilmesi ve ardından da milli eğitim sistemine yansıyan  Türk-İslam değerlerine dayalı bütüncül eğitim  sisteminin  yeniden öze uygun olarak yorumlanması gereği bulunmaktadır.  Böylece Yeni Türkiye yapılanmasının öncelikle bu iki alanda toplum üzerinde uygulanmasına bağlı olarak diğer gelişmeci değişmelerin de olumlu katkısı, ancak o zaman mümkün olabilir.

Askon Ankara: Görüşlerinizi bizimle paylaştığınız için teşekkür ederiz.

Doç.Dr. Osman Şimşek:    Biz de size teşekkür eder, kurumunuza başarılı çalışmalar yapmasını dileriz.

 

ASKON ANKARA Şubesi Dergisi, Yıl:1 Sayı:1 Ocak-Şubat-Mart 2017