BÜYÜK TÜRKİYE İNŞASI VE YAPISAL DEĞİŞİM İÇEREN 2. ERDOĞAN DÖNEMİ

 

Doç. Dr. Osman ŞİMŞEK
Doç. Dr. Osman ŞİMŞEK

16 Nisan 2017 tarihinde yapılan referandum sonucu ortaya çıkan sonuç, herkesin bildiği gibi aslında 1807 den buyana yani yaklaşık 200 yıllık modern Batı sisteminin Türkiye’ye “batılılaşma, modernleşme” adı altında jakoben-laisist-bürokratik elitizmin,  vesayetci bir siyasal yapıyı Müslüman-Türk topluma dayatmasının etkilerinin ortadan kaldırılması sürecinin anayasal zemini oluşturmuştur.

Şüphesiz ki bunda Sayın Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan Bey’in önemli emek ve hizmetleri bulunmaktadır. Bu noktada Türk siyasal hayatına 2002’de seçim kazanarak giren Ak Parti, Tayyip Erdoğan Bey’in seçimin kazanılmasından kısa bir süre sonra başbakan olmasıyla birlikte Ak Parti’nin vesayetçi sistem ile olan siyasal ilişkisi başlamıştır. Bu noktada 16 Nisan 2017 tarihine kadar Tayyip Erdoğan’ın siyasal seyir sürecini iki ana bölümde, “sistem-vesayet- Yeni Türkiye inşası ve ihyası” etkileşimi noktasında, 16 Nisan referandum sonuçlarını da dikkate alan bir bakış açısı ile Türkiye’nin siyasal süreci “kültür-zihniyet-  medeniyet/umran”  bağlamında incelenecektir.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın analizimize göre birinci dönemi; 2002’den 2017’ye kadar devam eden süreç olup bu da kendi arasında üç ayrı döneme ayrılarak ele alınacaktır. Bu süreçte devlet aygıtını tanıyan,  Tayyip Erdoğan’ın devlet yöneticisi olarak elde ettiği birikim esasında kendisinde;  zihniyet dönüşümünü, yeni kültürlendirme ve medeniyet inşası bilincinin  gelişiminin bir görünümünü ortaya koymuştur.  Bu birikim üzerinden 2017 sonrası “Yeni Türkiye”den 2025-2030lar aralığında “Büyük Türkiye”ye geçiş için gerekli olan ve temelde takip edilmesi gereken politikaların neler olduğu, bunların icrası ve uygulamasının nelerden oluşması gerektiği süreci, Sayın Cumhurbaşkanın, “Cumhurbaşkanlığı Sistemi” üzerinden takip edeceği süreç, yapısal değişim ikinci dönemini oluşturmaktadır. Burası geleceğe ait bir planlamayı içermektedir. Bu 16 Nisan sonrası için gerekli planlamayı da birinci dönemi olan 2000-2017 arasındaki eksikliklerin giderilmesi üzerinden hareketle ele almak gerekmektedir. Birinci dönem ilk bölümü 2002-2007 aralığı ele  alındığında, başbakan Tayyip Erdoğan ve  Ak Parti, Kemalist –jakoben yapı ile bir iktidar olma mücadelesine giren, “gömlek değiştirme” kimliğini ikna etme sürecini yaşadığı görülür. 2007-2012 dönemi olan ikinci alt dönemde ise “Türkiye Tek Millet, Tek Bayrak, Tek Vatan, Tek Devlet”  anlayışı üzerinden Türk toplumunun milli kimlik ile manevi kimliğini “birleştirme sürecine giden” bir siyasal gelişme anlayışı ortaya koymuştur. Bu ortaya koyduğu anlayış esasında Ak parti ve Başbakanının köken itibariyle ait olduğu;  Milli Nizam geleneği, MSP, Refah anlayışlarının tekçi yani sadece soyut ümmetçilik anlayışından giderek uzaklaştığı görülür. Bunda ise hem devlet olmanın sorumluluğu gereği hem de yaşanan bir takım gerçeklikler, Sayın başbakanda Türk-İslam toplumu felsefi kültürel, içtimai yapısında bulunan “öz”ün gereği olarak “milli kimlik” ile “ümmet” anlayışının bütüncüllüğünü birlikte ele alınmasının gerekliğine doğru bir zihniyet dönüşümü ve yeni kültürlenme içine giren bir tutum ve siyaset anlayışının geliştiği görülür. Bundan dolayı 2007 seçim sloganı;  “ Türkiye Tek Millet, Tek Bayrak, Tek Vatan, Tek Devlet”  olma noktasına gelen bir iktidar tutumu oluşmuştur. Bu noktada üçüncü alt dönem ise 7 Şubat 2012-16 Nisan 2017 arasına kadar geçen süreçtir. Burada etkin sorun FETÖ terör örgütünün devlet yapılanması içine 1965-1970ler sürecinden itibaren, yani Kemalist-jakoben devlet sistem anlayışının devletin her türlü haberleşmesine, istihbaratına, kurumlarına hakim olduğu bir zaman aralığında devlet içinde yuvalanıp, teşkilatlanıp sonrada liberal–İslamcılık üzerinden devleti 21. yüzyılda Batı haçlı medeniyetine bağlamaya çalışan bu grup ile mücadele sürecidir. Bu sürecin en sonunda 16 Nisan 2017 de sistem değişikliği içeren referandumda yüzde 60’lar beklenirken birden % 51.4 ile referandumdan galip çıkıldı. Acaba ne oldu da bu en son ve en nihai sistem değişimini içeren referandumda bir kayış ortaya çıktı? Bu durum hangi saiklerden kaynaklanarak ortaya çıktı? Bunun ciddi bir muhasebesi yapılmalı ve hatalar tespit edilmeli ki, 16 Nisan 2017’den sonra gerçek bir vesayet sisteminden çıkış oluşabilsin, kriptoların etkinliği kırılabilsin ve milli toplum inşa ve ihya edilebilsin. Acaba bu hayal kırıklığına yol açan etkenler neler olabilir? Önce bunun tespitinin yapılması gerekmektedir. Bunlardan bazıları şöyle sıralanabilir;

  • Kadrolarda uzun süreli iktidar olmanın getirdiği bir rehavet, heyecansızlık ve düşük motivasyon,
  • Bu düşük motivasyon, bir sistem mücadelesi anlayışından daha çok bir “parti” aklı üzerinden devlet ve topluma bakış anlayışının gelişmesi,
  • Uzun süreli iktidar olma ve devlet kaynaklarına yön vermenin getirmiş olduğu imkanlara bağlı olarak batıcı ve diğer kripto unsurların etki varlığı,
  • Milli Kültüre dayalı ilmi bilgi yaygınlığının heyecanının yitirilmesi,
  • Milli Eğitim sisteminin zihniyetinin neredeyse 2002 ve öncesi vesayet anlayışının zihniyet yapısına uygun olarak eğitim ve öğretim yapılanmasını devam ettirmesi,
  • Milli Eğitim sisteminde, eğitim zihniyet yapısında “mış gibi” anlayışının hakim olması. Yani, bir şeyler yapılıyormuş gibi gösterilerek öze yönelik çabalara yönelinmemesi. Bina sayısının arttırılması, sıra sayısının artması, bina modernizasyonu, akıllı tahta vs. gibi eğitimin maddi koşullarındaki değişmelere odaklanılarak, bir toplumun yükselmesi için gerekli olan “ideal insan” yetiştiren eğitim felsefesinin milli ve manevi bir çerçeveye oturtulmasındaki engelleyicilerin cari olması,
  • Yükseköğretimde aydın yetiştiren eğitim felsefesinin hala pozitivist yani vesayet sistemini ayakta tutan yöneticileri yetiştiren sistemin 2002’den bu yana hala ve özünde değişmeksizin muhafazakâr görüntülü batıcı seküler bilgi anlayışının aktif olarak devam etmesi gibi unsurlar Yeni Türkiye’nin 16 Nisan referandumunda Ak Parti’nin bir beklenti altında sonuç almasına yol açmıştır.
  • Peki Sayın Cumhurbaşkanının 16 Nisan 2017’den sonra neler yapması gerekir ki “Büyük Türkiye” süreci yüzyılın ilk çeyreğinin sonlarına doğru oluşabilsin?
  • Bunun için öncelikli Türk toplumunun milli ve manevi bütüncüllüğü üzerinden yeni bir “Bürokrat Yetiştirme” eğitiminin başlatılması elzemdir.
  • Bu eğitimin de, şu anki Türkiye üniversitelerinde hakim bilgi edinme anlayışı olan pozitivist-liberal batıcı pagan eğitim zihniyet bilgisine sahip akademisyen kitlesi ile sağlanamayacağı açıktır. O kitle ancak vesayet sisteminin devamını sağlayacak bilgi üretme nosyonuna sahiptir. Öncelikle milli ve manevi değer bütününden bilgi üreten öğretim üyesi yetiştirilmesi gerekmektedir. Türkiye’de akademik bilgi bağlamında kullanılan pozitivist bilginin hem Marksist ayağı hem liberal ayağı hem de Avrupa Hristiyanlığından mündemiç muhafazakâr ayağı bulunduğundan bu üçlü yapı üzerinden yeni bilgilendirme süreci ancak ve ancak vesayet sistemini tekrar diri kılabilir. Bu mevcut pozitivist üniversal bilgi üzerinden Büyük Türkiye inşa edilemeyeceği gibi özgün bürokrat tipi, öğretim üyesi, öğretmen tipinin de oluşturulamayacağı açıktır. Bunun en temel çözülmesi gereken yeni sorun olduğu bilinmelidir.
  • Milli eğitim sistemi Türk-İslam medeniyetinin kendi özgün kodlarına göre yeniden oluşturulmalıdır. Müfredatı oluşturan insanların kendilerinin ferdi bazda muhafazakâr olmaları ile Türk-İslam medeniyet sisteminin eğitim zihniyetinin muhtevasına sahip olmak ayrı ayrı şeylerdir. Bu farklılığın bilinci üzerinden “doğru müfredat yazan insan” ve “doğru eğitim zihniyet felsefesi” birlikteliği ile bu sorun aşılmalıdır.
  • Türk-İslam devlet yapısının muhtevasında madde+mana birlikteliği bulunmaktadır. Devletin maddi yönetici iktidar gücü ile toplumun gerçekten saygın manevi kanaat önderleri arasında yeni bir çerçeveye oturtulmuş açık, resmi işbirliği, fikir, istişare geleneğinin oluşturulması önem taşımaktadır. Türk-İslam devlet geleneğinin sistem kurucu ve cihana yön verici dönemlerinde bu işbirliği etkin olarak sağlanmıştı. Özellikle batılılaşma sürecinin son yüzyılda Türkiye’de hakim olması ile bu alan özellikle kapalı tutulmuş ve böylece Türkiye’nin iki boyutlu bilgi yöntemi üzerinden cihan devleti olma özelliği ortadan kaldırılmıştır. Bu konuda yeniden açık, resmi bağlamda yeni işbirlikleri geliştirilmesi gereği bulunmaktadır.
  • Bürokrasi içindeki unsurlara yönelik olarak, olabildiğince derinlikli araştırma yöntemleri ile “kripto” unsurların temizlenmesi gereği bulunmaktadır.

Tüm bu zihniyet ve sistem dönüşümlü soyut devlet sistemi kurma temalı uygulamalara öncelik verilmesi sonucu Sayın Cumhurbaşkanının ikinci döneminin “Büyük Türkiye” inşasına gidecek yolu açacağı söylenebilir.