21. Yüzyıl Türkiye’sine Pozitivizm-Hermonotik Düşünce Karışımına Dayalı Sinsi Batıcılaşmanın Dayatılması ve Tevhidi Düşünce
Türkiye’nin içtimai yapısnın özgün anlayışı tarihsel, kültürel köken hakikati “Tevhidi Düşünce” ilmi yöntemi üzerinden üzerinden kendisini bina etmiş olan “Kur’an-Sünnet” merkezli İslam anlayışıdır. “Tevhidi Düşünce” kavramının içtimai düzene yönelik tüm ilimlere yön vermesindeki en temel özelliği ; “Tevhit” anlayışının “düşünce” ile irtibatlandırılarak, DÜŞÜNME” ÜZERİNDEN YENİ BİLGİ İNŞASI’nın oluşumuna yön vermeyi içermektedir. Yoksa tevhit sadece İslam’ın içinde İslam’a iman etmeyi içeren ilahiyat alanına ait bir kavram değildir. Allah’ın tekliğine ve birliğine, Resulüne ve kitaplarına ve diğer iman esaslarına İman eden aklı ve kalp bütüncüllüğünde tüm medeniyet ve sistem(düzen ) kurucu ilimlere( tevhidi felsefeye, içtimaiyat ilmine, iktisata ,siyasete, hukuka, eğitime, nefsiyat ilmine, edebiyata, insan ilmine, biyolojiye, tıbba, matematiğe, fiziğe, kimyaya, astro-fizik ilmine, genetiğe) yön veren; düşünce aklına, ilmi yönteme, bakış açısına haizdir, sahiptir. Bu haizlikte kıyamete kadar tüm zamanlarda gelişen teknolojilere, hayat şartlarına ve imkanlarına yön verecek derece “özüne uygun daimi güncellik taşımaktadır”. Bu esasa “güven” duyulması da şarttır, imanın gereğidir.
Buna göre “tevhit”- “düşünce “ ilişkisine dayalı çalışmaların ; başta toplumun yaşam alanlarında yer alan ;“insan”, “kültür”, felsefe, ictimai davranış, iktisat, siyaset, hukuk, eğitim, tarih gibi alanlar başta olmak üzere tıp, mühendislik ve pozitif ilimler olarak belirtilen fizik, kimya, biyoloji, mantık, matematik gibi topyekûn “düşünmek” içerikli tüm ilim dallarında, tevhidi yöntem bilgisine göre yeni bilgi inşa edilmesine hem öncülük etme, hem de bir ilmi bakış derinliği ortaya koymaya katkı sağlaması mümkündür. Bundan dolayı Tevhidi Düşünce ya dayalı çalışmalar da “tevhit” ile “düşünce” ilişkisinin kurulması vasıtasıyla, Tevhidi Düşünce başlığı ile medeniyetin inşa ve ihya edilmesinde kurucu ana yöntem bilgisinin oluşumu ortaya konulmasına imkan bulunabilmektedir.
“Tevhidi Düşünce” başlıklı yeni kavramsallaştırılmış özgün sunum, 19. Yüzyıldan zamanımıza kadar ki süreçte, İslam medeniyetine başta batı pozitivist medeniyet öncülleri ile ileri sürülen oryantalist “aşağılama”ya, hem karşı bir cevap hem de karşı bir evrensel yöntem ortaya koymaya yönelik net bir çerçeveyi ifade etmektedir. Buna göre “tevhit” ile “düşünce” ilişkisinin “Tevhidi Düşünce“ ana kurucu toplum felsefesi eşliğinde,
- Yüzyıl’da medeniyet değerlerimizin özüne uygun olarak ictimai yapımızda ;
“ yeni bir dünya görüşü”,
“ yeni bir felsefi bakış,”,
“ yeni bir yaşama tarzı,”,
“ yeni bir ilim anlayışı”,
“yeni bir bilgi yöntemi”, ve
“her şeye bütüncül( yani tevhidi noktadan)bakabilen ve düşünebilen yeni bir insan” tipinin ilmi olarak varlığını ortaya koyabilme vasfına sahip olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Çünkü tevhit anlayışına ayetler çerçevesinde bakıldığında bu güven son derece güçlü bir şekilde açığa çıkmaktadır;
– (Zumer 62)de; “Allah herşeyin yaratıcısıdır, O herşeye vekildir”
– (Yunus 4) de, “…Herşeyi ilk baştan yaratan O’dur…
– (En’am 101) de, “Göklerin ve yerin yoktan yaratıcısı O’dur… ….O her şeyi yaratan ve her şeyi hakkıyla bilendir”
– (Mümin 62) de, “İşte Rabbimiz herşeyi yaratan O Allah’tır. O’ndan başka hiçbir ilah yoktur. O halde (haktan) nasıl çevrilirsiniz/döndürülüyorsunuz”
Bu ayetler çerçevesinde her şeyi Allah’ın yaratması ile her şeye (yani kainata, içtimai hayata, ilimlere, ilim dallarına) tevhit kanunundan bakmanın gerekliliğini anlamak mümkündür.
Öte yandan ilim ve ilmi yöntem açısından (Mümin 62) de, “İşte Rabbimiz her şeyi yaratan O Allah’tır. … O halde (haktan) nasıl çevrilirsiniz/döndürülüyorsunuz” ayetine bakıldığında, günümüz itibariyle nasıl pozitivizme, pozitivist bilgi yöntemine, pozitivist salt akılcılığa, hermonitizme çevrilirsiniz sorusunu da bu tevhidi ikaz çerçevesinde ele alarak, ilim adamları olarak bizlerin; medeniyetimiz, vatanımız, ülkemiz ve insanlık açısından, bilgi inşa etmemizde nasıl bir yüz çevrilme ile karşı karşıyayız bırakıldığımız gerçeğini düşünmemizin gerekli olduğunu da ifade etmek mümkündür.
Her şeyi, tüm bilgiyi, Allah’ın yarattığını, Tevhidi Düşünce üzerinden düşünerek, yeni bilgi inşasını da bu anlayışa göre gerçekleştirmek gereğinin lüzumu ortaya konulmalıdır. Buna göre Tevhidi Düşünce ilmi yöntem anlayışı, Türkiye’yi kendi özgün ilmi bilgi temelleri üzerinden 21. yüzyılın lider ülkesi olmaya üniversite kurumunda öğretilen ilmi bilgi öncülüğünde yeni bir bakış geliştirme işlevini de ifa etmektedir. Böylece Tevhidi Düşünce ilmi anlayışı çerçevesinde Yerli ve milli bir Türkiye’nin özgün değerlerine göre oluşan ilmi bilgi yöntemini, kök değerleri üzerinden inşa ederek, Türkiye’ye ve dünya insanlığına;
– yeni bir mesaj vermeyi
– gerçek ilimin,
-gerçek ilim adamlığının sorumluluğunu taklitçi ve aktarmacı bilgiyi taşıma olmadığını hatırlatma vazifesi ile içtimai görevini yerine getirmiş olmaktadır.
Tevhidi Düşünce ilmi bilgi yöntemine göre üretilen bilgi, 7 ile 19 yüzyıllar arasında İslam medeniyeti ve onun son bin yıldaki taşıyıcıları konumundaki Selçuklu, Osmanlı devletleri vasıtasıyla, üç kıtaya yön vermiştir. Bu üç kıtada 1200 yıllık süre içerisinde her bölgeyi tevhidi bakış açısıyla, kurulan Tevhidi içtimaiyat yapısı içinde ;
Tevhidi İçtimaiyat, Tevhidi iktisat, Tevhidi siyaset, Tevhidi hukuk, Tevhidi eğitim… vb alanlarında oluşturmuş olduğu bilgi ile yön vermiştir.
Tevhit anlayışının da zaten kıyamete kadar dünyadaki her şeyi, her an özüne uygun yorumlayarak tüm değişmelere yön veren, bilgi üreten bir mahiyete haiz olması, Onun içtimai yapı içindeki her şeye ilahi vahiy ekseninden yön veren bir yöntemsel bilgi niteliğe sahip olmasından kaynaklanmaktadır. Fakat 19. Yüzyıldan sonra artık başta ilim adamlarının yozlaşması ve dünyevileşmesi, hırs felsefesine bağlanarak aslından uzaklaşmasıyla medeniyetimiz, pozitivizm ve oryantalizme yönelmeye başlamıştır. Düşüncenin temeline artık, materyalizm ve materyalist bilgi yöntemi olan pozitivizm oturtulmuştur. Böylece hemen hemen tüm alanlarda pozitivizm, liberalizm, kapitalist düşünme hâkim kılınarak, bir batılılaşma sürecine ülkemiz sokulmuştur. Bu yolla medeniyetini kendi bilgi yöntemine göre inşa edecek insan artık ortada gözükmez olmuş, kaht-i rical ve obskurantizm (bilmesinlercilik) ortaya çıkmıştır. Bu durum Tevhidi Düşünceye dayalı ilmi yapı ve ilmi akıldan uzaklaşmayı, bunun yerine devlet ricalinde, devlet kurumlarında, aydının bilgi üreten akıl yapısında, bilgi üretme yönteminde Batılışmacı etkiyi ortaya çıkarmıştır. Bu etki, Osmanlı Türkiye’si üzerinde, ilim adamının bilgi üretme yönteminde, bürokratik yapısında ve yazar- çizer kesiminde yani elit kesiminde “gri”leşmeyi (yani ikircikli karakter taşımayı) ortaya çıkardığı görülmüştür.
Böylece 19. Yüzyıldan itibaren devlet aklında, bürokratında, ilim adamında, ilim adamının kullandığı bilgi yönteminde adım adım gelişen “grileşme kaosu”, 20 yüzyılın başında 1. İktisat kongresinden itibaren temelleri atılan pozitivist düşünce ve pozitivist bilgi yöntem anlayışın kabulü ile Tevhidi Düşünce anlayışından uzaklaşma oluşturulmuştur. Bu uzaklaştırılma günümüze değin başta üniversitedeki her bilgi alanında devam etmektedir. Böylece 20.yüzyılın başından itibaren de Türkiye’de her ilmi sahada, her bilgi inşasında ve bilgi yöntemi kullanımında pozitivist düşünce anlayışı yön vermede hakim konumda bulunmuştur.
Pozitivizm, “gördüğün vardır görmediğin yoktur” anlayışına göre duyu organlarına dayalı bilgi anlayışına sahip olduğundan, Türk-İslam medeniyetinin kök yapısını oluşturan iman esaslarını ve bu iman esaslarına göre her çağda yeniden kendini, öze uygun bir şekilde yenilemeyi, pozitivist anlayış “yok” hükmünde saymış olduğundan, modern Türkiye, pozitivist bilimsel bakış açısını kendi merkezine alarak, bilim üretme anlayışının salt akılcı temasını, temeline yerleştirmiştir.
Buna göre 19.yüzyıl Osmanlı sürecinde;
– devlet aklının, bürokratın, ilim adamının gri alanın içine girmişlik hali,
– 20.yüzyıldan itibaren ülkemizde pozitivizm rehberliğinde tüm topluma sirayet etmeye başlamıştır.
Günümüzde artık pozitivist liberal anlayış üzerinden sekülarizm, jakobenizm, laisizm, bireycilik, bilimizm, materyalist endüstriyalizm… vb gibi modernleşmenin unsurları, Türkiye üzerinde içtimai düşünce kaosunu, ilmi ve içtimai grileşmeyi ortaya çıkarmıştır.
Zamanımızda tüm ilim dallarının bu içtimai grileşme aklı ile pozitivist bilgi yöntemini kullanarak Türkiye’yi geliştirme, Yeni Türkiye yapma çabası ve uğraşı verilmektedir. Böyle bir çaba, Türkiye’nin özgün ilmi kök temelinden destek alamadığından yetersizlik taşımakta ve ikircikliği/griliği bünyesinde barındırmaktadır. Bu yeni çaba hermonotik akla dayalı yeni bir grileşme alanını içermektedir. Bir başka ifade ile pozitivizm-hermonotik düşünce karışımına dayalı yeni gizli Batıcılaşma sürecini işletmektedir. Böylece post modern süreçte pozitivist-hermonotizm etkileşimine dayalı muhafazar rasyonalizme dayalı batıcılık, Türkiye üzerinde 21. Yüzyıldaki yeni yüzünü, yeni sunumunu bu yolla ortaya koymaktadır.
Sonuç olarak En genel manada Türk-İslam medeniyetinin aslı olan “tevhit” ile “düşünce”nin irtibata geçirilerek, Tevhidi Düşünceye dayalı ilmi yöntem anlayışı üzerinden tüm ilim dallarının inşası ile ilme dayalı “gerçek” Yeni Türkiye inşasına ve ihyasına temel zemin teşkil etmesini sağlamak için ilmi bir çaba ve duruş olarak Tevhidi Düşünce kavramı üzerinden bakış geliştirme gerekmektedir.
Bu büyük düşünce dönüşümünü de ancak milli ve manevi mahreçli kültürel derinleşmemizi ancak özgün ilmi kavramlarımız eşliğinde sağlayabiliriz.
Böylece “Tevhidi Düşünce” içtimai özgün kurucu düşünce kavramlaştırması ile obskurantizm, kaht-ı rical, pozitivist-hermonotik yeni batılılaşmacı bilgi anlayışından, toplumumuzun sosyolojik grileşme özelliklerinden bertaraf edilmesine,
bunların yerine
1- Pozitivist toplum felsefesi anlayışından Tevhidi Düşünceye dayalı içtimaiyat felsefesine,
- Pozitivist materyalist bilimsel bilgi yöntem anlayışından Tevhidi Düşünceye dayalı ilmi bilgi yöntem anlayışına,
3- ilmi ve derinlikli kültürel bakış eşliğinde tüm ilim dallarının yeniden inşasına geçişin sağlanmasına yönelik akademik bilincin sağlamasına vesile olması ile 21. yüzyılın Büyük Türkiye’sinin hakiki ilmi inşası oluşturulabilir. Çünkü tevhit, kıyamete kadar kendi özüne bağlı kalındığında, tüm toplumu/toplumları ihya edecek ilahi mahreçli bir vasfa sahiptir.