Bosna‐Hersek’te Tasavvuf Tarihi ve Geleneği – Bosna Hersekli Pir: PİR-İ SANİ ŞEYH HÜSEYİN BABA BOSNEVÎ

BosnaHersek’te Tasavvuf Tarihi ve Geleneği

Bosna Hersekli Pir: PİR-İ SANİ ŞEYH HÜSEYİN BABA BOSNEVÎ

 

Prof. Dr. Kazim Hacımeyliç

Özet

Bazı kaynaklara göre tasavvufun Balkanlara ilk gelişi, 13. Yüzyılda daha Osmanlı bu bölgeleri fethetmeden evvel Balkanlarda bulunan Peninsula bölgesine ilk gelen dervişler eliyle olmuştur. Tasavvufun Bosna’daki varlığının ilk izleri meşhur sufi Sarı Saltuk’a kadar dayanmaktadır. Kendisi Bosna Kralı’nı ziyaret etmiş ve bunu Saltıkname’sinde de yazmıştır. Tasavvufun bölgede resmen kurumsallaşması Osmanlılar tarafından 15. Yüzyılın ikinci yarısında gerçekleşmiştir. Nakşibendi tarikatı en çok tanınan ve temsil edilen tarikatlardandır. Özellikle de Nakşi Piri Şeyh Hüseyin Baba Zukic bölgedeki Nakşibendiliği temsil eden önemli bir sufidir.

Vukelyiçli Şeyh Hüseyin Baba Zukiç dedesinin dedesi olan Şeyh Hüseyin Efendi Daniel tarafından aslen Suriye’nin Halep şehrindendir. Şeyh Hüseyin Efendi Daniel Fatih Sultan Mehmet bölgemize vardığında Busavaça’ya yerleşmiştir.

Şeyh Hüseyin Baba Zukiç vesilesi ile Nakşibendi tarikatı yaygınlık kazanmış ve insanlar tarafından kabul görmüştür. Halen kabri şerifi ülke içi ve yurt dışından pek çok ziyaretçiyi inancı ne olursa olsun cezbetmektedir.

Yapmış olduğu hizmetlerden sonra doğum yeri olan Vukelyiç’e dönmüş ve 1785’te hafi zikir (sessiz icra edilen zikir) ve bölgenin insanın tabiatına daha uygun olan cehri zikrin (sesli zikir) icra edildiği tekkesini küşâd etmiştir. Sonraları kendisinin talimat ve yönlendirmesiyle Foynitsa, Oglavak, Visoko ve diğer yerlerde de tekkeler küşâd edilmiştir.

Ardında zengin bir gelenek, yazılı eserler ve derviş halakalarında şifahen öğrenilen bir yaşam tarzını bırakmıştır.

Bosna Hersek’te bulunan Nakşibendi yollarından olan bu kolda Şeyh Hüseyin Baba’dan sonra bir Pir-i Sani olan Şeyh Hüseyin Baba ile bu kolun şubesi olan Nakşibendi Hüseyni Kolu içtihadı zuhur etmiştir.

1214/1800 yılında dâr-ı bekâya irtihâl ederek vuslata erişmiştir. Mürit ve halefi olan Şeyh Sırrı Baba Sikiriç tarafından türbesi yapılmıştır. Şeyh Abduşşekur Şakir tarafından vefatına 1294/1877’de düşürülen tarih Vukeyliç türbesindede muhafaza edilmektedir.

Nakşibendi Tarikatı Piri Sânisi Hüseyin efendinin silsilesi halen devam etmektedir.

Kilit kelimeler: tasavvuf, Nakşibendi, Şeyh Hüseyin Baba Zukiç, Bosna

Abstract

Tesawwuf in Bosnia and Herzegovina was brought by first dervishes who arrived on the region of Balkan Peninsula, according some sources even from 13th century, before ottoman armies concurred that region. The first known traces about tesawwuf date back to famous sufi Sarı Saltık Baba, who visited Bosnian King and recorded this event in his Salıtukname. Tesawwuf was officially established by ottomans in second half of 15th century. The Naqshibandi order is one of the most represented tariqa, especially from the time of Pir-i Sani Sheykh Huseyn-baba Zukić.

Sheykh Huseyn-baba Zukić from Vukeljić (Živčići) originates from Sheykh Hussein ef. Daniel from Halab (Aleppo, Syria) who settled in Busovača upon the arrival of Sultan Mehmed Fatih to our regions.

Naqshibandi tariqat in Bosnia and Herzegovina with Sheykh Husejn Baba Zukić enters the special dimension and recognitions as well as acceptance from the people even to these days since his turbe (mausoleum) attracts domestic and international visitors no matter on the religion.

After his theological service to people, he returned to his birth place in Vukeljići and builds tekke some in 1785 where he practiced dhikr khafi (dhikr in silence) and loud dhikr jahri that was more suitable to the nature of people form this area. Later, according to his instructions, tekkes in Fojnica, Oglavak, Visoko and other were established.

He left behind a rich tradition and two opuses of written works, and his life and particularities are orally spoken in dervish circles.

One of the Naqshbandi practices in BiH gets a branch after Sheykh Huseyn Baba as a Pir-i Sani (the second pir) and is called Naqshbandi Husejni branch.

He returned to his Lord in 1214/ 1800 year. His turbe was built by Sheykh Sirri-baba Sikirić (Baltalığolu) his student and follower.  Sheik Abdušekur Šakir wrote the chronogram of his death in 1294/ 1877 year and is kept in his mausoleum in Vukeljići.

The Author is giving Silsila (chain) Naqshbandi tariqat Pir-i sani – Husejni lineage

Key Words:

 

Nakşbendî tarikatı dünyada en yaygın ve en kabul görmüş tarikatlardan birisidir. Bu tarikat, eğitim ve meslek seviyesine bağlı olmaksızın insan hayatının doğasına en yakın tarikattır. Nakşbendî tarikatın Bosna Hersek’e girişi Fatih Sultan Mehmet’in 1463 yılındaki fetihle olmuştur.[1] Kaynaklara göre, Bosna Hersek’teki ilk Nakşbendî tekkesi Rumeli Beylerbeyi İskender Paşa tarafından 1472 yılında inşa edilmiştir. Nakşbendî tarikatı, Vukelyiçili (Foynica) Şeyh Hüseyin Baba Zukiç[2] ile beraber özel bir boyuta ulaşarak halk tarafından benimsenmiştir. Şeyh Hüseyin ile beraber tarikatın yeni bir kolu oluşmuştur. Bundan dolayı, Hüseyin Baba ve türbesi farklı inançlara sahip yerli ve yabancı halk, ulema, derviş ve şeyhler tarafından sahiplenmiştir. Şeyh Hüseyin, bölgede yaşamış hiç kimseye ile kıyaslanmayacak kadar eğitimli ve manevi makamlara ulaşmış bir zattır. Kendisi ile beraber Nakşbendî kolunun adı Nakşbendî-Hüseyni kolu olmuştur. Tasavvuf ehli bunu teyit etmekle beraber, bunu doğrulayan birçok kaynak da bulunmaktadır.

Vukelyiçi (Jivçiçi) doğumlu Şeyh Hüseyin Baba Zukiç’in aile kökenleri, Fatih Sultan Mehmet’le beraber 1463 yılında Busovaça’ya yerleşen Şeyh Hüseyin Efendi Daniyal’a dayanmaktadır. Şeyh Daniyal’ın Şeyh Yusuf, onun da Şeyh Sinan adını taşıyan oğlu olmuştur. Şeyh Sinan’ın oğlu Şeyh Muharrem ise Vukelyiçi’den evlenmiş ve bu evlilikten Şeyh Hüseyin Baba dünyaya gelmiştir.

Şeyh Hüseyin Baba, Jivçiçi’de mektep, Foynica’da ve daha sonra Sarayevo’da Gazi Hüsrev Bey Medresesini bitirmiştir. Kendini iyi öğrenci olarak ıspatlayan Şeyh Hüseyin, eğitimine İstanbul’daki meşhur Fatih Sultan Mehmet Medresesinde devam etmiştir. İstanbul’daki eğitimi sırasında Eyüb Sultan muhitinde bulunan Muradiye Tekkesine zikir ve sohbetlere sürekli gitmiştir. Tasavvuf yolundaki ilgisi ve bu sahadaki ilerleyişini gösteren Şeyh Hüseyin, medrese yönetiminin izniyle Muradiye Tekkesine taşınmış ve Şeyh Hafız Muhammed Hisarî’nin himayesinde eğitimine devam etmiştir. Tavil (uzun) lakabı Şeyh Hisarî tarafından verilmiştir. Şeyh Hüseyin’in Muradiye Tekkesinde 12 yıl kaldığını, şeyhin emriyle 7 yıl tekkeden hiç dışarı çıkmadığı rivayet edilir. Şeyh Hafız Muhammed Hisarî, Şeyh Hüseyin’in ilme olan bağlılığını bildiğinden, Konya, Bağdat, Basra, Semerkant, Buhara ve nihayetinde Pir Şahı Nakşbend’in medfun olduğu Kasr-i Arifan’daki diğer şeyhlerin yanına göndermiştir. Pir’in tekkesindeki eğitimi tamamladıktan ve dolayısıyla kırk yıllık eğitimden sonra Şeyh Kazım Baba tarafından memleketine dönmesi için izin verilmişti.[1] Pir Şahı Muhammed Bahauddin Nakşbend’in de 40 yıl eğitim alması da ilginç.

Şeyh Hüseyin Baba ilim yaymak için memleketine gitmek için izni almıştı, ancak ondan önce İstanbul’a uğraması ve orada bir görevi yerine getirmesi istenmişti. Bu olayla ilgili hem Bosna’da hem Türkiye ve dünyada bir hikaye bilinmektedir:

”Şeyh Hüseyin Zukiç’in eğitim aldığı Kasr-i Arifan’daki tekkenin şeyhi Kazım Baba, bir gün kendisini çağırarak şöyle demiştir: ‘Tavil Hüseyin! Eğitimini tamamladın, sana Karadeniz’in diğer tarafında görev yapmak düştü. Hemen hazırlan ve İstanbul’daki Muradiye Tekkesine git. Orada bir görevi yerine getireceksin ve daha sonra hemen memleketine giderek, tarikatı ve İslam’ı yay.” Şeyh Hüseyin, İstanbul’a geldiğinde, Muradiye Tekkesinin yas içinde olduğunu gördü. Şeyh Hafız Muhammed Hisarî’nin vefat ettiğini ve müritlerine Tavil Hüseyin gelmeden cesedini kimsenin dokunmamasını, kendisini önünde açan güllerden tanıyacaklarını, onun tarafından yıkanması ve cenaze kılmasını vasiyet bıraktığını gördü. Müritleri bu kişinin kim olduğunu bilmediklerinden dolayı, Tavil Hüseyin’in bulunması için her tarafa haber salmışlar. Kış dönemiydi ve çok kısa süre sonra önünde güllerin açtığı bir kişi tekkeye beliriverdi. Yas içinde olan herkes rahatlamıştı, çünkü Tavil Hüseyin’in geldiği anlaşılmıştı. Şeyh Hüseyin, şeyhini yıkamış, cenazesini kılmış, daha sonra ise tevhitlerin okunduğu vakte kadar tekkede kalmış, arkasında ise memleketinde eğitim ve tarikatı yayma için Bosna yolunu tuttu.” Bu, Şeyh Hüseyin Baba’nın gösterdiği kerametlerden sadece bir tanesidir, çok daha fazla keramet gösterdiği bilinmektedir.

Şeyh Hüseyin Baba, eğitim ve aralarında Nakşbendî hilafetnamesinin de bulunduğu şeyhlik makamı için bütün gerekli ve geçerli diplomalarıyla Foynica’ya geri dönmüştü. Foynica’da medrese hocası, tekkenin şeyhi ve Çarşı Camii’nin imamı olarak görev yapmıştır. Kısa bir zaman sonra doğum yeri Vukelyiçi’ye çekiliyor ve Hüseyniye Tekkesini kuruyor.

Vukelyiçi dönüşünde, yaklaşık 1785 yılında tekke inşa etmiş ve tarikatı yaymaya başlamıştı.[1] Hafi (sessiz) zikir yanında, cehri (sesli) zikir de uygulamış. Bu zikir, kendisinin de söylediği gibi, bu coğrafyanın insanın tabiatına daha uygundur. Daha sonra, Hüseyin Zukiç’in emriyle Foynica, Oglavak, Visoko ve diğer bazı tekkeler kurulmuştu.[2] Bosna Hersek ve Balkan (Rumeli) bölgelerinde, sadece yaşadığı dönem için değil, daha sonraları için de en uygun ve en kabul edilebilir usûl tertip etmiştir. Çeşitli kargaşalar, savaşlar ve yönetimlere rağmen İslam ve tasavvufun korunması, kurduğu bu usuller sayesinde olmuştur.

Hüseyin Baba’nın şahsiyeti ve kurduğu tekkenin geniş toplumsal önemi sayesinde, Osmanlı yönetimi 1785 yılında tekkeye her üç ay 300 kuruş ödenmesine karar vermişti. Bu bağış, 1790 yılındaki Foynica Sicili ile 1791 yılındaki Saraybosna Kadısı Sicilinde de kayıtlıdır.

Pir-i Sani Hüseyin Baba Zukiç’in arkasında bıraktığı iki yazılı istihracat bulunmuştur. Bunlar İstanbul Süleymaniye Kütüphanesi ve Kaçuni’deki Mesudiye Tekkesinin Kütüphanesinde saklanmaktadır, bazı mecmularda ise yazdığı yağmur duası da yer almaktadır. Bütün bunlar Şeyh Hüseyin Baba’nın manevi ve ilmi büyüklüğünü göstermektedir. Hayatı ve kerametleri hakkında Bosna Hersek’teki tekkeleri çevrelerinde şifahî anlatımlar mevcut.

Nakşbendî rehberi ve öğretmeni, Şeyh Hüseyin Baba Zukiç el-Bosnevî, 1214/1800 yılında Vukelyiçi’de Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Müridi Şeyh Sırrı Baba Sikiriç (Baltalıoğlu) tarafından günümüzde de mevcut ve ziyaretlere açık olan türbesi yaptırılmıştır.[1]

Şeyh Hüseyin Baba’nın ölüm kronogramları h.1294/ m.1877 yılında Şeyh Sırri Baba’nın oğlu Abduşşekur Şakir yazmıştır. Levha şeklinde çerçeveleten kronogram, günümüzde Hüseyin Baba Türbesinde yer alıyor ve şu şekildedir:

Hüseyin Baba’nın birinci istihracatı:

Kaynakça:

  1. Buljina, Halid, Tekije u Fojničkom kraju, u: Glasnik VIS-a, XLVI/1983, 6, 838-855.
  2. Ćehajić, Džemal, Derviški redovi u jugoslovenskim zemljama sa posebnim osvrtom na Bosnu i Hercegovinu, Orijentalni institut, 1986.
  3. Gačanović, Emir, Šejh Sirri Baba, Oblikom kaplja, sadržinom okean, Fojnica, 2014.
  4. Hadžimejlić, Ćazim, “Pir-I Sani Husejn baba Bosnevi”, Kelamu’l ‘Šifa, 43-44, 2016. 16-18.
  5. Hadžimejlić, Mesud, O čovjek, Dobra knjiga, Sarajevo, 2016.
  6. Numanagić, Amela, Hadži hafiz Husni efendija Numanagić, Šejh i muftija na razmeđu vremena, Dobra knjiga, 2013.
  7. Sikirić, Šakir, Tekija na Oglavku, u: Kalendar Gajreta za 1941.
  8. İslam Ansiklopedisi, Türkiye Dianet vakfı, N-32, , 342-343.
  9. Graditeljska cjelina – Nakšibendijska tekija u Živčićima sa pokretnim naslijeđem, općina Fojnica
  10. http://old.kons.gov.ba/main.php?id_struct=6&lang=1&action=view&id=3364 (8.12.2017)

*Türk-İslam Ahlak Felsefesinin Kurucu Mimarları Türkistan’dan Anadolu’ya İrfan Mektebinin Hocaları uluslararası panelinde bildiri olarak sunulmuştur, 2018