Yeni Türkiye İnşası Açısından Covid-19’un Sosyolojisini Tevhidi Düşünce İctimaiyat Aklınca Okumak

Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir,
kaldı ki Allah bir çoğunu da bağışlar (Şura Suresi 30)

 

Prof. Dr. Osman ŞİMŞEK

Dünya toplumları, Covid-19 adlı gözle görülemeyecek kadar küçüklükte bir virüsün ortaya çıkardığı küresel ölçekli salgın ile (pandemi) ile karşı karşıya kalmıştır. Buna göre dünya ölçeğinde; İnsanlar, devletler, toplumsal yaşam, kurumların işleyiş yapısı, üretim-tüketim döngüsü, ticari, dini, kültürel, sosyal hayat ve top yekûn kamusal alanın öncesinde (Nuh tufanı hariç) şahit olmadığı, bilmediği ve öngöremediği bir salgın niteliği ile karşı karşıya kalmıştır. Bu salgının adı Covid-19 olarak adlandırılan virüse bağlı olarak kayıtlara geçmiştir. Söz konusu salgın, öncelikle sağlık alanından giriş yaparak dünya gündemine oturmuştur. Bunu da Çin’in Wuhan kentinde bir hayvandan bulaşan salgın şeklinde ifade edilerek dünya kamuoyuna sunulmuştur.  Bu gün itibariyle pandemik salgın dünyada yaklaşık 32o bin ve Türkiye’de 4140 kişinin hayatını kaybetmesine neden olmuştur.

Dünya hayatında Nuh tufanı hariç tutulduğunda küresel ölçekte eşine rastlanmayan ve örneği bulunmayan bir küresel etki oluşturan bu salgın, sadece sağlık konusunda meydana gelen bir ihtiyatsızlıktan mı oluşmuştur acaba? Eğer bir ihtiyatsızlık durumu mevcutsa konu, sadece sağlık sektörü içerikli bir konu olarak görülüp bu sorunun giderilmesi için mi yoğunlaşılmalıdır?  Buna ilaveten bu küresel pandemik sorunu gidermek için; sağlık alanında aşının bulunması, hijyen hassasiyetine yönelinmesi ve yönlendirilmesi vs. gibi önlemlerle konunun süreç dahilinde kapanmasını mı beklemek gerekmektedir?

1981‘de belirlenen Dünya genelinde yaygın olarak görülen “Hiv” virüsü,  AIDS etkisiyle dünya da şu ana kadar 35 milyon kişinin ölmesine neden olmuştur. Yine 2002 Kasım’ında yine Çin’de ortaya çıkan “Sars” ya da “Sars-Cov” adı bilinen virüs ise Asya, Avrupa ve Kuzey Amerika kıtalarında etkili olmuştur. Bu virüsün etkisi ile bine yakın insan ölümü gerçekleşmiştir. Sars ve Mers gibi virüslere göre uzunca bir kuluçka dönemi geçiren Covid-19 virüsünün bu özgün yönüyle dünyada etkin olarak yayılmasını gerçekleşmiştir. Dolayısıyla bu küresel salgının dünya ölçeğinde; toplum hayatına, yaşam şekillerine, düşünce dünyalarına etki eden böylesi bir niteliğe sahip olduğu söylenebilir. Bu yönüyle dünya toplumlar tarihinde (sosyolojisinde) ancak paganizmin/putpersliğin/materyalizmin toplum yapısının ilk defa Nuh Peygamber zamanında ortaya çıkmış olduğundan ve bunun giderilmesi için Nuh Peygamberin toplumunun cezalandırılmasını içeren nadir Nuh Tufanı gibi ilahi küresel ölçekteki bir afata benzer bir musibeti günümüzdeki Covid -19 a dayalı küresel pandemik salgında görülebilir. Böylesine büyük ölçekli dünya toplumlarına etki eden bu durumun (pandeminin) gerçekten bir sağlık zafiyetinden kaynaklanarak ortaya çıkmış olup bu yönüyle sadece bir sağlık sorunu mudur? sorusu akla gelmektedir. Yoksa dünya toplumlarına eş zamanlı olarak aynı anda etki etki eden ve dijital haberleşme ağı ile de bu durumun (Covid-19 pandemisinin) dünya kamuoyuna; korku, panik, belirsizlik, gelecekten ümitsiz olma gibi sosyo-psikolojik yönlendirmeleri içererek, bir yeni sistem kurgusuna geçişe “girişi” itirazsız kabullenme yöntemi midir acaba? Bu sorular çerçevesinde sürece bakıldığında Covid-19 virüsü üzerinden oluşturulan; korku, panik, belirsizlik ve pasifleştirilmiş hayat tarzının gerekliliği gibi unsurların, sosyal/medya yayın ağı vasıtalarıyla köpürtülerek daha da yaygınlaştırıldığı görülmektedir. Bu noktada, söz konusu pandemi ya da pandemik toplum üzerinde oluşturacağı muhtemel etki ile Covid-19 virüsü, başka bir amacın gerçekleştirilmesinin vasıtası olarak kullanılmakta mıdır? Sorusu ortaya çıkmaktadır.  Sanki bu ihtimal daha güçlü gibi gözükmektedir. Eğer böyle bir durum varsa dünya toplumları acaba nasıl bir amaç için Covid-19 ile karşılaşmıştır, bundaki amaç ne olabilir? Yoksa gerçekten konu sadece sağlık zafiyetinden kaynaklanarak meydana gelen bir salgın mıdır? Veyahut Modern Batı medeniyet hegemonlarının  paganist /materyalist post modernite sürecinden tam istediklerini alamaması sonucu oluştu da daha bir üst noktada, “Dijital Toplum ve dijital diktatörlüğün üzerine bina edilmesi arzu edilen  yeni bir dünya sosyolojisi kurgusu” mu var acaba bu işin içinde?

Bu konuyu anlamaya yarayabilecek bir başka soru ise 21. Yüzyıl sürecinde materyalist/modern paganist (“haz” ın tanrılaştırılması) hegemon Batı, post modern süreçte tam istenilen bir  “Yeni Çalışma İlişkiler” sistemi kurumamış olmasından kaynaklanan koasa girmişlik hali, bu durumun ortaya çıkmasına neden olmuş olabilir mi acaba? Ya da liberal –kapitalist Batı medeniyeti, yeni üretmiş olduğu “dijitalik paganizm” anlayışı ile 21. Yüzyıl dünya sistemine topyekün yeniden düzen vermek için dünya insanlığına, Covid-19 pandemisi üzerinden yeni bir format atılmasını mı öngörmektedir. Bu yöntem ile insanlığın üzerinde liberal-kapitalist üst aklın yeni bir hâkimiyet/hegemon siyaseti ve iktidarının kurgulanması için yeni sömürü sosyolojisini mi oluşturulamaya çalışılıyor acaba? Eğer durum böyle ise insanlara Covid-19 vasıtasıyla ölüm yağdırılarak, “pandemik sağlık” meselesinin bu noktada istismar edildiği gibi bunun yanında bir de Covid -19 virüsünün, “Dijital Toplum ve dijital diktatörlüğün üzerine bina edilmesi arzu edilen Yeni Sosyolojik Düzenin oluşumunun meşrulaştırılmasından öteye bir başka özelliğinin bulunmadığı da ortaya çıkmış olmaktadır.  

İşte bütün bu sorulara cevap olabilecek “işaret”leri anlayabilmek (çünkü süreç hali hazırda devam etmekte olduğundan “işaret”leri okumak önem taşımaktadır) için dünya küresel sistemi üzerinden “oyun” kurabilecek niteliklere haiz bazı kişilerin açıklamalarını, süreci akılcı olarak anlamada,  en önemli kaynaklardan birisi olarak görülebilir. Bu bağlamda dünya “dijital ağ” sektörüne yön veren en önemli kişilerinden birisi olan girişimci Bill Gates’in bazı konuşmaları,  oluşan pandemi sürecinin ya da Covid-19’ virüsünün bir sağlık zaafı sonucu oluşmuş olup olmadığını ortaya koymayı ifade etmede önemli “işaret”ler taşımaktadır. Dolayısıyla Bill Gates’in açıklamalarından bu konunun sadece sağlık sektörü bağlamında ele alınmamasının gerekli olduğunu anlamayı gerektiren “işaret”lerin bulunduğu ifade edilebilir. Buna göre Bill Gates’in virüs (Covid -19) ve sağlık odaklı vurgusunu,  21. Yüzyıl’da hegemon Batı’nın  “Yeni Dünya Sosyolojsi”ni kurma amacına yönelik bir yapısal değişim vasıtası olarak görmenin  “işaret/leri” olarak mı anlamak gerekmektedir. Bu noktadan hareketle Bill Gates’in sözleri yeni duruma yönelik nasıl bir “işaret/ler” içermiş olmaktadır sorusu sorulabilir.

İş insanı ve girişimci Bill Gates’in bu konuda 2014’den beri dünya kamuoyunu uyarmaya başladığı bilinmektedir. 2015 yılında yaptığı bir konuşmada dünyayı bekleyen en büyük tehlikenin (bu tehlike 3. Dünya savaşı türünden bir gelişme olsa gerek ki bütün insanlığı aynı anda etkileyebilsin) küresel salgın konusu olduğuna dikkat çekmiştir. Bu bağlamda Bill Gates 2015’te yaptığı bir TED X konuşmasında “Önümüzdeki 10 yılda bir şey 10 milyon insanı öldürürse bu muhtemelen savaş değil, oldukça bulaşıcı bir virüs olacaktır” diyerek sözlerinin altında 2015-2025 aralığında yeni bir “savaş” ve bu “savaş”ında niteliğini bilinçli bir salgın süreci üzerinden kurgulanmış olduğunun işaretlerini taşımaktadır. Buna göre Bill Gates’in açıklamaları, bir virüs yapısı üzerinden 1989’dan bu yana “web “ ağ sistem yapısı ile içine girilen “bilgi toplumu”nun en ileri aşaması olan,  “dijital dünya toplum” inşası için yenidünya sosyolojik yapının oluşum işaretlerini vermiş olduğu anlaşılmaktadır. Oluşturulmak istenen bu yeni düzen inşası, fiziki bir sıcak savaş sonucu olarak değil ama bu tür büyük savaşların sonucunda oluşan yenidünya yapısına/sosyolojisine yön veren etkinin bu sefer,  uluslararası resmi antlaşmalarla değil de,  “virüs” (Covid-19) vurgusu üzerinden bütün dünya toplumlarına pandemi üzerinden cebri(zorla) dayatılarak oluşturulmak istendiği anlaşılmaktadır. Bu durum bizlere 21. Yüzyılda, dünya ölçeğinde genel (sıcak) savaş anlayışının öncü boyutunun hem değiştiğine “işaret” etmektedir. Ayrıca da virüs etkisine bağlı olarak yeni bir dünya sosyolojik yapının sistemik inşasının bu yeni yolla oluşabileceğine yönelik “işaret/leri” de okumak mümkün olmaktadır.  Buna göre böylesi küresel boyutlu bir yeni düzen inşasını,  çok ucuz ve çok düşük maliyet içeren Covid -19 virüsü üzerinden dünya ölçeğinde yapıldığını (3. Dünya savaşının) söylemek mümkündür.

“Yeni Toplum İnşası”na geçişin sağlanmasında öncelikle “korku” faktörünün harekete geçirilmesi bu süreçte dikkat çekmektedir. Oluşturulan “korku”  ile yapay zekâ, bedenlerin, beyinlerin ve zihnin okunma tasarım çalışmalarına geçişe hız kazandırmak istenmektedir. Yine bu korkuya bağlı etki ile 21. Yüzyıl ekonomik yapısının dijital topluma yapısına bağlı bir şekilde oluşturulmasına da yön verilmek istenmektedir. Bu noktada Hariri’nin 21.yüzyılda beyin okumaları, zihin tasarımları üzerinden küresel elit yöneticilerin insana yönelik yüksek  “veri”ye sahip olmasından dolayı iktidarlarını, bu yüksek “veri” gücüne sahiplik üzerinden kurmalarına yönelik açıklamalarının görmekteyiz. Bu durum ise 21. Yüzyılda yapay zekâ, robotlar ve diğer teknolojik gelişmeler bağlamında insanın beyni okunarak, ona yeni zihin tasarımında bulunup ve bu etki ile düşünce ve davranışlarına yön verilmesi öne çıkmaktadır. Bu gelişmeler, 20.yüzyıl liberal demokrasisinden 21. yüzyıl “dijital toplum diktatörlüğü”ne yönelik Yeni Dünya Sosyolojisini kurma çalışmalarının özünü oluşturacak türden özellikler taşımaktadır. Böylece dünya üzerinde dijitallik etkisi ile bilgi teknolojisinde yapısal bir devrimin oluşmasına ve ayrıca “virüs” unsuru üzerinden de biyoteknolojik  dönüşümü içeren bir “değişime”nin oluşmasına yol açabilmesine yönelik niteliği, bu Covid-19 virüsünün dünyaya yeni bir şekil verilmesinin “işareti” olarak görmeyi  mümkün kılmaktadır. Buna göre Covid- 19’un ortaya çıkardığı etki, onun yeni bir sosyolojik dönüşüme vesile olması kurgusu üzerinden ortaya öncelikle “toplumsal korkuyu” en üst düzeye çıkaracak türde beliren bir niteliğe sahiptir. Covid-19’un bu tesir gücü onun önceki virüslerde görülmeyen uzun bir kuluçka süresi taşımasından dolayı bu virüsün hemen tespit edilememesi gibi özgün hali salgının yüksek etki gücünün sağlanması ortaya çıkmıştır. Buna göre  Covid-19’un bu nitelikleri ile yeni dünya sosyolojisine yön vermeye, onun inşasına yol açmaya  imkan veren en yüksek sosyolojik  kurguyu oluşturma niteliklere sahip bir karakter taşıdığı görülmektedir. Sanki bu virüsün sahip olduğu niteliklerin oluşturduğu korku ve çaresizlik ile insanlar, toplumlar ve devletlere hükmeden onları kendisine göre davranmaya iten (okulları kapatılması, ekonomik yaşamın, ulaşımın, insanların etkileşiminin sınırlandırılması…) bir güce sahiptir. Böylece de Covid-19 liberal–kapitalist modern toplumun temel kabullerine karşı yeni anlayışları ortaya çıkarmayı adeta bünyesinde barındırmakta olduğu söylenebilir. Yani küresel etki ölçekli yeni bir dünya sosyolojik yapının kurulması için maddi anlamda ne gerekiyorsa Covid-19’un sanki onun ortaya çıkarması için kurgulanmış bir sosyolojik düzenleyici işlevini gördüğü söylenebilir. Covid-19’un pandemi toplumu bağlamında günümüz sürecinde demokrasiyi tartışmaya açılması isteğini uyandırması ve korunaklı yeni çalışma türlerini (evden çalışma gibi) geliştirilmesi gibi fikirlerin gelişmesine yönelik etkileri içermesi,  bu virüsün 21. Yüzyılda veri ve dijitallik etkileşimi bağlamında her yönüyle kontrol altında tutulan Yeni Dijital Diktatöryal bir toplum anlayışının oluşmasına yönelik yenidünya sosyoloji kurma içeriğini de ortaya koymakta olduğu söylenebilir. Bu yönüyle sosyolojik kimlik inşa edici vasfı ve küresel sosyal boyutlu etki gücü ile biyoteknolojik bir unsurun yani Covid -19 virüsünün bu vasıfları taşıması yönüyle, bir imalat virüsü olma ihtimalini çok güçlendirmektedir. Ne hikmetse de 21. Yüzyılda hegemon küresel üst aklın antroposentrik (kendisini tanrı yerine koyan)  küresel hükmediciliğini sağlamada küresel toplumu oluşturmada tam da ihtiyaç duyduğu sosyolojik bir akıla sahip olarak Covid-19’un ortaya koyduğu sosyolojik niteliğiyle ve siyasal sistem inşa edicilikteki anlam taşıma vasfıyla, “politik işleve sahip bir virüs” olduğu ifade edilebilinir. Buda virüsün esasında sağlık sektörüne hitap eden boyutundan çok daha derin niteliğini ortaya çıkarmaktadır. Yani bu Covid-19 virüsü, bir “dünya sistem oyunu” kurgulanmak istenildiği için ortaya çıkarılmış maliyetsiz,  sağlık konusundan toplum hayatına “giriş” yaparak yeni politik düzen inşa edicilikte ki görevli bir “alet” gibi gözükmektedir.   Buna göre yeni dijital dünya inşası için virüsün, sağlık üzerinden topluma ve dünya gündemine “giriş” yaptırılmış olduğu söylenebilir. Bu durumda da öncelikle virüsün öldürücülük ve salgın gücünü bertaraf edebilmek için sağlık çalışanlarımızın kendilerine düşen toplumsal ve insani vazife gereği ellerinden gelen bütün çabayı samimiyetle ortaya koyarak bu süreci en az hasarla gidermeye çalıştıklarını da görüyoruz. Sağlık çalışanlarımızın bu özverili gayretlerini alkışlayarak konunun sağlık üzerinden yenidünya düzenine bir biçim verme “girişi” olduğunu bilerek derinleşmek gerekmektedir.

Covit-19 ‘un asıl odaklandığı meselenin antropomorfist küresel üst akıl taraflarınca kendi diktatörlüklerini dijital bilgi üzerinden yeni sosyolojik inşayı gerçekleştirmede bir malzeme görevinin olduğunu yukardaki açıklamalara dayalı olarak artık ileri sürebiliriz. Covid -19’un sağlık üzerinden dünya toplum sistemini, insanların gündelik hayatını korkutarak yeni şekil vermeye teşebbüs etmesi, devletlerin resmi kurumsal vaziyetlerini etkileyerek yenidünyaya yön vermeyi amaçlamakta olduğunu bu veriler ışığında ifade edebiliriz.

Buna göre konu esasta sosyolojik olup, bu sosyolojik toplum şemsiyesinin altında;

-düşünce yapıları değiştirilerek,

-düşünce ve zihin/beyin okuma odaklı yeni felsefi bir boyutun geliştirilmesi,

-siyasi yapıları değiştirerek tek merkezden kontrol edilebilen yeni siyaset anlayış ve yapısını oluşturmayı,

– Ekonomik yapıları ve işleyişlerini etkileyerek “korku” anaforu oluşturularak,

ekonomik korku, açlık, kıtlık korkusu üzerinden insanlar ile toplumlara korku psikolojisi üzerinden hükmedilmeye çalışılmak istendiği anlaşılmaktadır. Bu durum insanlığa özellikle 19. yüzyıldan bu yana alıştırılmış modernist “sosyal düşünce yapısının artık değiştirilmesine” dayalı bir anlayışın varlığını esasında ortaya çıkarmıştır. Bunun üzerinden de  “Dijital Toplum ve dijital diktatörlüğün üzerine bina edilmesi arzu edilen  yeni bir dünya sosyolojisi kurgusu”nun insan “tür”ü konusunu  tartışması üzerinden daha ileri bir paganist anlayışın oluşturulmasının  esas alındığı sonucuna ulaşılabilinir.

Bill Gates açıklamalarından hareketle “tehdit” ve “düzen” arayışı, Batı medeniyetinin kendi içindeki güç odaklarının her birinin 21. Yüzyıl dünya sistem iktidarına kendi merkezlerine göre yön verme mücadelesinden ortaya çıktığından, bunu da Çin potası vasıtasıyla gerçekleştirmek istemekte oldukları anlaşılmaktadır. Buna göre de içinde bulunan süreci Batı medeniyetinin kendi içinden kaynaklanan sorunlar üzerinden sürecin okunması bu duruma esas teşkil etmektedir.

  1. Yüzyıl Türkiye’si Açısından Sürecin Okunmasındaki Önemli Noktalar Neler Olabilir?

Bu toplum okumasının yapılabilmesi için öncelikle modern Batı medeniyeti ile Türk-İslam medeniyetini kök düşünce temel farklılıklarından hareket edilerek bir okumanın yapılması gerekmektedir. Modern Batı’nın pagan liberal–pozitivist teori üzerinden Türkiye için okuma yapmak yeni bir obskurantizm (bilmesinlercilik) sorununun ortaya çıkarır. Bunun için iki kavram üzerinden hareketle Covid-19 tahliline devam edeceğiz. Bu iki kavramdan birisi Türk-İslam medeniyeti için ; “Tevhidi Düşünce”, ötekisi de Modern Batı medeniyeti için “Tersten Tevhit” kavramsal düşüncesidir.

“Tersten Tevhit Yöntemi Kullanılması ile “Tersten Tevhitçi (Paganist Tekçi)”  Dijital Dünya Toplumu Diktatörlüğünün İnşası

İnsanlığın esasından iki tane temel bilgi yöntemi anlayışı vardır. Bunlar birincisi İslam’ın “Tevhidi Düşünce” Yöntemidir. Akla(maddeye) yön veren vahyin(mana) ördüğü bilgi ile kâinatın/toplumun/ilimlerin/insanın düşüncesinin inşasıdır. Bütün bunlar kıyamete kadar her teknolojik toplum ve bilgi düzeyinde vahyin örmüş olduğu akıl ile düşünmeyi, anlamayı ve inşa etmeyi gerçekleşir.

İnsanlığın ikinci temel bilgi yöntemi İblisyan Bilgi Yönteminden hareketle “Tersten Tevhit” anlayışıdır. Tersten Tevhit” anlayışı adına; Eski Yunan bilgi geleneği, aydınlanma, pozitivizm, komünizm, liberalizm, kapitalizm… ne denirse densin İblis’in ilahi emre salt aklınca deterministik bir bakış ile itiraz etmesi sonucu oluşan paganlaşan bir anlayışı/düşünce yöntemini içerme kökenine sahiptir. Buna göre Tersten Tevhit” düşünce anlayışı,  İblisyan bilgi inşa etme sistem içeriğidir. Yani şeytani aklı ve düşünceyi ifade etmektedir. Burada sadece akıl (madde) kullanılır. Herşey sadece göründüğü ile(ateş(madde) ile toprak(madde) ilişkisini sadece gözün(duyu) görmesi yönüyle) ele alınır. Sevgi, öfke, kin, ikiyüzlülük gibi duygular, duyu organları ile görülmez olduğundan dolayı bunlar, “bilgi işinin içine katılamazlar” anlayışını içermektedir. O halde;

  “Tersten Tevhit” nedir? Bu noktada “Tersten Tevhit/Pagansit Tekçi Anlayışının”; Hayata, düşünceye, insana, bilgiye nasıl yansır ve İslam’ın “Tevhidi Düşünce” anlayışından Farkı Nedir?

İster “Tevhit Düşüncesi”nden isterse de “Tersten Tevhit Düşüncesi”nden hareket etmiş olan “insan” varlığını, Cenab-ı Hak herşeyde ;

Duygu (mana)+ Duyu(madde)”

bütüncüllüğüne göre yaratmıştır. Buna göre insan; İster paganist “Tersten Tevhit” düşüncesinden hareket etsin, isterse de İslam’ın “tevhit” inancına sahip olsun buna göre hareket etsin, bütün insanlarda bu davranış kalıbı ortaktır. Yani bütün insanlar Allah tarafından yaratıldıkları için ortaya koydukları eylem madde+mana bütüncüllüğü bağlamında benzerdir.  Tüm eylem ve faaliyetleri, bu terkibin dışında değildir, buna göre oluşur. Herkes bu bütüncüllükten hareket ederek kendi inanç düşüncesine göre örneğin; tevhit mahreçli davranışını, Marksist türden davranışını, pozitivist içerikli davranışını, hermonotiksel davranışını, nihilist, ateist, agnostist davranışını… ortaya koymak durumundadır. Buna göre hangi kültürden ve anlayıştan olursa olsun her insan esasında kendi mana düşünce dünyasına göre maddi davranışlarını ortaya koyarak; madde+mana bütüncüllüğüne dayalı tevhidi terkibe bağlı bütüncül yöntemden hareket etmektedir. Bu terkip tüm zamanlar içinde sosyal/ictimai dünyaya yönelik şeyleri içermesi yanında, tüm ilim dallarında,  tüm dünya ve evren bağlamında değişmez bir “Tevhidi Kainat İşleyiş Sistemi (Düzeni)” hâkimdir.

Bu bağlamda İslam’a göre Tevhidi Düşünce; tevhidi anlamda “madde” ve tevhidi anlamda “mana” bütüncüllüğünü vahyin emrine girmiş akıl ile terkip eden anlayış ve İslam’ın tüm zamanlara yönelik bilgi inşa etme yöntemidir. Buna karşın Tersten Tevhit Düşüncesi ise; yine madde ve mana bütüncüllüğünü kullanmakla birlikte bu madde ve mana bütüncüllüğüne bakışı vahiy merkezli olmayıp, kişinin /filozofun/araştırmacının/düşünürün kendi “salt akılcılığı” ile bu bütüncüllüğe yön vermesi sonucu materyalist/İblisyan düşüncenin köklerinden mündemiç olarak oluşmuş paganist bilgi inşa etme yöntemidir.

İnsanın hakikatte Allah’ın yaratmış olduğu bir kul olması nedeniyle hangi düşünce ve kültür dünyasından olursa olsun her insan bu “madde+ mana” bütüncüllük hakikatinin dışına çıkması mümkün değildir. Sonuç olarak bu açıklamalar çerçevesinde ortak gözüken “madde+mana” bütüncüllüğün farklı uygulanışını,  vahyin emrine girmiş akıl ile ele alarak her şeyi değerlendiren bakışına “Tevhidi Düşünce” demekteyiz.  Yine bu bütüncüllüğü insanın salt aklına indirgeyerek materyalist akıl ile her şeyi değerlendirmesine ise  “Tersten Tevhit” anlayışı demekteyiz.

    “Tersten Tevhit” ve “Tevhidi Düşünce” anlayışlarına yönelik  açıklamaları daha somuta indirgeme bağlamında örneklendirmek gerekirse bu noktada düşünce farklılığından dolayı örneğin materyalistler, pozitivistler, hermenotikler … yani İblisyan bilgi geleneğini (ya da salt akılcılık üzerinden “madde+mana” bütüncüllüğünü ele alma) kullanan bu düşünceye sahip insanlar/filozoflar/araştırmacılar/düşünürler sadece gördüklerini kabul ettiklerinden ve duyu organları ile görmediğini, duymadığını, dokunmadığını bir başka ifade ile vahyi/duyguyu/hissi bu noktada kabul etmediğinden, sadece gördüğüne, dokunduğuna, işittiğine (maddi şeylere) odaklanır. Ancak bu insan kendi gerçeğinde ise görmediği, somut olarak dokunamadığı… his dünyasından (mana) da asla ayrı kalamaz. Dolayısıyla İblisyan/materyalist insan bu madde+mana bütüncülüğüne göre her şeyini oluşturmasına rağmen his dünyası ile hareket etmesini “yok” sayarak, sadece gördüğünü merkeze alma üzerinden bilgi üretmesi, davranış geliştirmesi hali esasında Tersten Tevhit olmaktadır. Buna göre modern Batı insanı bir taraftan İblisyan bilgi geleneğine göre hareket ettiğinden öbür taraftan da Allah’ın yaratığı bir kul olduğundan madde+mana bütünlüğünü görmeksizin sadece gördüğü ile davranması ile Tersten Tevhit konumundadır. Esasında Tersten Tevhit konumundaki modern insan gördüğü(madde) şey üzerinden davranışını geliştirmesi ile   “gördüğü” ve “görmediği”nin bütüncüllüğünden hareket ederek(tevhitten hareket ederek)  bu  “gördüğü“ davranışını gerçekleştirdiğini fark edemeyen geri bir noktadadır. Örneğin küresel üst aklın mensubu liberal–kapitalist girişimci, ekonomik güç elde etme politikasının savunur bunun için maddi düzlemde fabrika, sanayi, işletme kurmayı vs. gerçekleştirir. Bu maddedir. Peki, tekelci girişimci bu faaliyeti neden yapar? Bu girişimci piyasa hâkimiyeti kurmaya, çok fazla kazanma duygusu ile piyasaya yön verici tekelci liderlik duygusu (mana/his) ile hükmetme gücüne sahip olma duygusunun (mana) etkisinde, bu faaliyetlerini gerçekleştirir. Bu küresel üst akla sahip liberal kapitalist girişimci, temelde en ileri sanayi kurma yolu ile maddi davranışı ortaya koyması yanında,  liderlik hırs duygusu, güce sahip olma duygusu, paraya sahip olma sevgisini/hissi/duygusu ile mana duygusunu iç duygu dünyasından gelen manayı birlikte harekete geçirerek, bütüncül bir tevhit terkibini ortaya koyar. Yani “Tevhidi Düşünce”nin bütüncül bilgi yöntemine göre hareket etmek mecburiyetindedir ama kendisini bunu fark edememektedir, görememektedir.  Buna göre küresel üst akla sahip liberal kapitalist girişimci temelde Allah’ın yarattığı bir kul olarak ilahi kanuna(tevhit kanuna) bağlı zorunlu hareket etmekte olmasına rağmen, liberal kapitalist–pozitivist düşüncesinde dolayı da sadece maddi para miktarına sahip olmayı ölçü almış olmaktadır. Bu durum da tekelci girişimcinin zorunlu olarak ilahi tevhit kanununa bağlı bütüncüllük içinde davranmakta olduğu görülmektedir. Ancak liberal-kapitalist antroposentrik (kendisini tanrı yerinde/merkezinde gören) küresel üst akla sahip girişimci; kar maksimizasyonunu ve piyasada hâkimiyet kurmanın sadece teknolojik gelişme üzerinden sağlanmasını salt akılcılık ile değerlendirdiğinden, bu yönüyle de “Tersten Tevhit” konumu içine düşmektedir. Oysa söz konusu girişimcisinin para kazanmaya karşı iç dünyasında beslediği hırs duygusunu, güce sahip olma sevgisini(mana), kendisi kendindeki bu özelliği görmezden gelerek, esasında tevhit kanununa göre çalışmakla birlikte sadece maddi değer üzerinden değerlendirmede bulunması ile kendisini, paganist “Tersten Tevhit” anlayışının içine sokmuş olmaktadır. Modern Batı’da, pagan sistemlerde hiçbir kimse, bundan kaçamamaktadır. Örneğin salt akılcılık bilim düşüncesinin modern dönem kurucu filozofu A. Comte,  salt aklı merkeze alarak, vahyi(mana/his) kabul etmeyen bir sosyoloji kurmasına rağmen kendi özelinde filozof statüsüne rağmen, bir sokak kadına âşık olarak (his /duygu)  “Tersten Tevhit” içine düşmüşlüğü gösteren bir başka örnek olarak da ifade edilebilir.

  1. Yüzyıl Batı Sanayi İmparatorluğu / Medeniyetinin Ana Oluşturucu Unsurlarından Covid -19 ile 21. Yüzyıl Dijital Diktatörlüğüne “Ekonomi” Sabitesi ile Yeni Geçişin Oluşumu

Bu günkü Covit-19’ un üzerinden modern Batı yeni sosyolojik sistem yapısını virüs vasıtasından hareketle öne çıkarırken esasında kendi geleneğindeki ana toplum kurucu niteliğinde harekete etmeye de devam etmektedir. Bu ana toplum kurucu unsuru EKONOMİ”dir.

19.yüzyul Batı sanayi medeniyeti sanayi devriminin hemen arkasından bulduğu ”makine”- “teknoloji” vasıtasıyla, tarım toplumundan modern sanayi toplumuna geçiş yapmıştır. Makine ekonomik zenginliğin oluşmasının ana itici unsuru olmuştur. Buna göre makine-teknoloji vasıtasıyla ekonomik kar maksimizasyonun sağlanması üzerinden, yeni sanayi toplum yapısı meydana çıkmıştır. İşte makinaya bağlı ekonomik kar maksimzasyonun (madde) yön verdiği sosyoloji temelli etki, yeni sanayi imparatorluğunu oluşturmuştur. Bütün iş daha fazla kazanmak olup, bunu gerçekleştirmek içinde üretim, sanayi ve çalışma esastır. Bu çalışma ilişkileri tüm tekelci girişimcilerin daha fazla zengin olması için ilk temel duraktır. Yani her şey çalışma hayatına yönelik sosyolojik duruma bağlı olarak gelişmektedir. Esasında bunu da destekleyen unsur olarak Batı toplum yapısını oluşturan beş temel kurumun(din, ekonomi, eğitim, siyaset, aile)  içinde ekonomini temel yön verici kurum olması ile doğrudan bağlantılı olarak oluşmuş olmasıdır.

Batı medeniyetinin sanayi imparatorluk yapısı;  Modern toplum, Post modern toplum, Digital toplum adlarını alsa da 19. Yüzyıldan günümüze değişmeyen tek şey “EKONOMİ” kurumu üzerinden her şeyin günümüzde de hala aynı temelde düşünülüyor olması ve aynı ana toplum kurgulayıcılık görevini devam ettiriyor olmasıdır. Yani salt akılcılık üzerinden ekonomik (madde) hâkimiyete duyulan sevginin(mananın) belirleyiciliği hala devam etmektedir. Bu durum ise tam bir “Tersten Tevhit” toplum sürecinin işleyişinin 21. Yüzyıldaki farklı teknik görünümler altında olsa dahi aynı kök yapının devamını ifade etmektedir. Bugün dijital toplum yapısının konuşulduğu süreçte dahi her şeyin ”Ekonomi” üzerinden düşünülüyor olunması, modern Batı ‘da 21. Yüzyıl toplum kurgusunun oluşumunda hala liberal-kapitalist ana toplum yapısı merkezinde bir oluşum zihniyetinin var olduğunu göstermektedir.  Buna ilaveten bu süreçte de liberal-kapitalist antroposentrik girişimci bireyin sistemin ana sahibi olduğunu, her şeyin bu liberal-kapitalist antroposentrik girişimcinin tekel karının sömürüsünü öncelemeye göre ayarlandığını, hegemon antroposentrik girişimci merkezli toplumsal ve siyasal yapının yeni dönemde de korunması için yeni çalışma hayatına bu yönde yeniden güncellenmiş olarak yön verilmesi esastır. Böylece yeni çalışma ilişkilerine yönelik arayışlar, hala başat  “ekonomi” kurumun oluşturduğu sosyolojik yapının tabii sonuçlarına bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Buna göre küresel hegemon girişimcilerin yeni sömürüsünün devamı için yeni çalışma ilişkiler sistemini kurulması gerekmektedir. Bunun sağlanabilmesi içinde dünyadaki tüm yapılar, siyasal unsurlar ve insanlar, kaynakların tamamı aynı sosyal düşünce dünyasına ait kılınarak(cip teknolojisinin insanlara takılmasını ile küresel pagan sistemine  “itaat”in oluşturulduğu tek tip toplum (tersten tevhit toplum) yapısının inşası istenmektedir. Küreselleşme ile bu tek tip Pazar anlayışına dayalı toplum inşası yeterince oluşturulamadığından, post modernlik düşüncesi ve yapısı başarısız olmuştur. Bunun yerine insanlara cip takılması yoluyla bilinç dünyalarına düşünce yapılarına ve zihin okumalarına hükmedilerek, antroposentrik küresel efendilere itaat edebilecek tek bir toplum yapısı oluşturulması istenmektedir. Böylece insana yönelik bütün “verilere” sahip yöneticiler ve dijital toplum yapısı ile TERSTEN TEVHİT TOPLUMU yapısına geçişte, bütün insanlığı  “korku” üzerinden etkileyen ve onlara yön verilmeye hazır hale getirilmesinde vasıta olan 21 yüzyılda beliren Covid-19 üzerinden aynı ekonomi merkezli toplumu 19. Yüzyıldan 21. Yüzyıla yeni güncelleme ve daha vahşice/diktatoryal bir uygulama ile tüm bunların oluşturulmaya çalışılmakta olduğu söylenebilir.

Tevhit Allah’ın birliği tekliğine dayalı düşünce üzerinden Allah her şeyi yaratmıştır (Zümer Suresi 62) ayeti bağlamında tüm ilimlerde tevhit yöntemi üzerinden hareketler toplumlar, kurumlar, insanlar, hak, adalet, dayanışma, birlik bütünlük iyilikte yarış paylaşım düşünce anlayışlarına göre bütün yeryüzü Allah’a iman ve Peygamberimiz (sav)’e itaat üzerinden TEVHİT TOPLUM ANLAYIŞINA muhataptır. Ancak modern Batı Covit- 19 virüsü ile yeryüzüne cip zorunluluğuna, dijital beyin yıkamaya ve düşünce okumaya yönelik gelişmelere bağlı olarak tek bir toplum tipi oluşturarak Tersten Tevhit Toplum yapısını kurma noktasına gelmiştir. İşte çalışma hayatı üzerinden ekonomik kurumu vasıtasıyla Covit- 19 aparatlığından yeni çalışma sosyolojisi ilişkilerini kurmasıyla Batı medeniyeti, tek dünya toplumunu gerçekleştirme arzu ortaya çıkmaktadır. Buna da pagan küresel üst akıl yön verdiğinden, modernizme bağlı paganizm esasında 21.yy da dünyanın tek toplum tipine gitmesini ortaya çıkarmıştır. Bunu da Tek olan Allah’a ve Resullah Efendimize inanmadan yaptığı için ancak pagan anlayış olan “Tersten Tevhit” anlayışı içinde kalarak yenidünya sistem oyununu kurmayı ortaya koymuştur.

Bu noktada,

 Kovid-19 ve “Tersten Toplum” Gerçeği Bağlamında 21. Yüzyıl Sürecinde Türkiye ne yapmalıdır?       

Covid-19 üzerinden Batı medeniyeti “Tersten Tevhit” yöntemini kullanarak tüm insanlığı cip ile kontrol ederek tek tipçi bir dünya anlayışı, düşünce anlayışı ve toplum yapısını kurmaya yönelmiştir. Bunu hazırlayabilmek için de önce insanlara, toplumlara Covid-19 vasıtasıyla ölüm yağdırılarak, “ pandemik salgın “ ile devletlere nüfuz etme ve siyasal yapılara yön verilmesi sürecinin başlatılmış olduğu görülmektedir.  Bu noktada Covid -19 virüsü, “Dijital Toplum ve Dijital Diktatörlüğü”ne dayalı yeni sosyolojik düzenin oluşumunun meşrulaştırılmasında uygulama zeminini hazırladığı ortaya çıkmaktadır.  Türkiye’nin ise 21. Yüzyılda ki “Büyük Türkiye”yi inşa edebilmesi için öncelikle Covid-19 pandemik salgınından bütün insan kaynağını, devlet aklını ve toplum yapısının sağlıklı ve korunaklı bir şeklide çıkması gerekmektedir.

Tersten Tevhit” anlayışına dayalı tek tipleşmiş dijital toplum kurgusuna karşın Türkiye kendi kültürel özüne dönerek ve 7-19. yüzyıllar arasında yani 1200 yılı nasıl yönetici düşünce anlayışı olan Tevhidi Düşünce bilgi anlayışına göre dünyaya lider olarak yön vermeyi sağlamış ise bugün de hem ilmi olarak, hem akademik zihniyet olarak, hem de özgün kurucu ve inşa edici düşüncesi olarak kıyamete kadar tüm zamanlarda geçerli olan Tevhidi Düşünce İlmi yöntem anlayışı ile bunları gerçekleştirebilecek bir güce hala sahiptir. Tevhidi Düşünce bilgi yöntemi anlayışı ile dünya üzerinde;  hak, adalet, iyilik, merhamet duygularını bilgide ve sosyal/ictimai düşüncesine uyarlamada harekete geçerek,  insanlığa huzur ve refah getirici düzen kurmayı sağlayabilir. Böylece Türkiye sahip olmuş olduğu özgün “ilmi yöntem bilgisi” ve “ilim adamı” kitlesi ile “Büyük Türkiye” olma yolunda yürüyebilir.  Böylece Türkiye, Tevhidi Düşünceye dayalı huzur ve ahlak toplum yapısını yine tevhidi ilmi temelleri üzerine kurması ile yani ilmi düşünce yönteminde kültürel dönüşüm sağlayarak bu “Büyük Türkiye” inşasını gerçekleştirmesi mümkün gözükmektedir. Böylece “Tersten Tevhitçi “ Batı İblisyan/pagan siteminin diktatoryal “tek”çi toplum anlayışı yerine, Türk-İslam ahlak anlayışına dayalı “Tevhidi Düşünce” ilmi yöntem anlayışına göre kurduğu bilgi sistemi ile tüm insanlığa; erdem, fazilet ve güzel ahlak anlayışını ortaya koyan adalet üzerine kurulu tek tipleştirici huzur toplumunu inşa etmesine yönelmesi gerekmektedir. İnsanlık düşmanı küresel liberal-kapitalist antroposentrik girişimci zihniyeti dışında İnsanlığın aradığı “şey” de esasında budur. Bundan dolayı Türkiye’nin buna yönelmesi hem gerekmekte, hem de kültürel özündeki Tevhidi Düşünceye dayalı insanlık cevherini, tüm insanlığa huzur ve mutluluk kazandırma hak ve adaleti sağlayıcı yönde ortaya koyabilmelidir. Çünkü Türkiye kültürel arka planından dolayı böyle bir ilmi alt yapı birikimine sahip olmasından kaynaklanan bir niteliğe sahiptir. Bu özgün niteliğe sahiplik Türkiye için hem  “ özgün(tevhidi) düşünce üzerinden yenidünya düzenine yön vericilik vasfını ortaya koymasını gerektirmekle birlikte hem de bu anlamda vahşi kapitalist diktatörlüğün pençesine düşmüş insanlığa karşı bir “sorumluluğu”nda kendi karşısında durmaktadır. Çünkü Tevhidi Düşünce merkezli bu özgün özellikler tüm zamanlarda herşeye hitap eden “Kâinat İşleyiş Düzeni” veren kültür inşa edici ilmi yöntem anlayışı;  ne Amerikan bilgi sisteminde, ne Fransız sosyolojisinde, İngiliz kozmozcu ontolojisinde, ne Rus düşüncesinde ne de İsrail Siyonist ve Çin Konfüçyanist anlayışında bulunmadığından bu sorumluluk, “Büyük Türkiye” inşası için Türkiye’de öncelikle bulunmaktadır. Türkiye’nin Tevhidi Düşünce bilgi yöntemine dayalı ilmi zihniyet dönüşümü ile bir “Tevhidi Dünya İctimai Birliği”nin sağlandığı Yeni Dünya düzeninin “Büyük Türkiye “merkezli kurulumuna, hem dünya hem de bizzat Türkiye’nin kendisi şahit olabilecektir. Bu durumun oluşması halinin de, modern Batı’nın 21. Yüzyılda Covid-19 üzerinden kurmaya çalıştığı insanlık düşmanı  “Diktatoryal Dijital Toplum” yapısının da önüne geçilmesinin en büyük önleyicisi ve en tesirli durdurucu unsuru olarak belirtilebilir.